HOŞGELDİNİZ....
     ANA SAYFA
     ZİYARETÇİ DEFTERİ
     BELGESELLER
     TARİH BİLİMİNE GİRİŞ
     İ.Ö. TÜRK TARİHİ
     TARİHTE İLKLER
     İLKÇAG TARİHİ
     İSLAM TARİHİ
     ANADOLU(TÜRKİYE) TÜRK TARİHİ
     DİNLER TARİHİ
     TÜRK İSLAM DEVLETLERİ
     DESTANLAR TARİHİ
     MİTOLOJİLER
     TÜRK DEMOKRASİ TARİHİ
     OSMANLI TARİHİ
     TÜRKİYE CUMHURİYETİ TARİHİ
     MUSTAFA KEMAL
     SİYASET TARİHİ
     DARBELER VE DEVRİMTARİHİ
     DÜNYA DEVRİM TARİHİ
     SUİKASTLAR TARİHİ
     İCATLAR VE BULUŞLAR TARİHİ
     DÜNYA TARİHİ
     BALKANLAR'IN TARİHİ
     ORTADOGU TARİHİ
     AVRUPA TARİHİ
     ERMENİ TARİHİ VE SORUNU
     KÜRT TARİHİ
     İRAN TARİHİ
     => AKKOYUNLULAR
     => SASANİ DEVLETİ 1
     => SASANİ DEVLETİ 2
     => MANİ DİNİ
     => Zerdüştçülük
     => Safevi Devleti
     => Pers İmparatorluğu
     => MEDYA DEVLETİ
     => Avşar Hanedanlığı
     => İRAN -IRAK SAVAŞI
     KIBRIS TARİHİ
     GAZETELER VE DERGİLER
     TÜRKİYE TANITIMI
     LİNK BANKASI
     TARİHTEN RESİMLER
     TARİH TEST BANKASI




AYTEN ARSLAN - SASANİ DEVLETİ 2


1923GİF-227Photo Sharing and Video Hosting at Photobucket1923GİF-226



SİTEME HOŞGELDİNİZ..(TARİH ÖGRETMENİ AYTEN ARSLAN)
Düşüşü ve Yıkılması (622–651)
[

II. Hüsrev'in seferi ilk bakışta büyük bir zafer olarak görülse de, aslında İran ordusunu oldukça geniş bir alana yaymış ve halkı yüksek vergilerle karşı karşıya bırakmıştı. Bizans imparatoru Heraklius (610-641) bir taktik manevrayla misilleme yaparak kuşatma altındaki başkentinden çıktı ve Karadeniz'e gemiyle geçip İran'a arkadan saldırdı. Heraklius, Hazarlar'ın ve diğer Türk gruplarının da yardımıyla, 15 yıl süren savaşlar sonucu yıpranan Sasaniler'e karşı yıkıcı zaferler elde etti. Heraklius'un seferi, Hazarlar tarafından terk edilen Bizanslıların Rhahzadh komutasındaki Fars orudusunu Nineveh Savaşı'nda (627) mağlup etmesiyle doruk noktasında ulaştı. Heraklius, bunun ardından Mezopotamya ve Batı İran'a yürüdü. Taht-ı Süleyman'ı ve Dastugerd Sarayı'nı yağmaladı. Bu esnada II. Hüsrev'in suikast sonucu öldüğü haberi kendisine ulaştırıldı.

II. Hüsrev'in suikastını karmaşa ve iç savaş takip etti. 14 yıllık bir süreç ve II. Hüsrev'in iki kızı ve spahbod Şahrbaraz da aralarında olmak üzere üstüste tahta çıkan 12 kralın ardından Sasani İmparatorluğu oldukça zayıfladı. Merkezi otoritenin gücü generallerin eline geçti. İhtilaller serisinin ardından güçlü bir kralın ortaya çıkması için birkaç yıl geçecekti. Sasaniler eski gücüne tam anlamıyla hiç bir zaman ulaşamadı.[21]

632 baharında, saklanmakta bulunan III. Yezdigirt (I. Hüsrev'in torunlarından biri) tahta yükseldi. Aynı yıl, ilk Arap bölükleri İran topraklarına saldırılarda bulundu. Yıllar süren savaşlar hem İranlıları hem de Bizanslıları yormuştu. Ekonomik düşüş, ağır vergiler, dini kargaşa, katı sosyal tabakalaşma, vilayet derebeylerinin artan gücü ve hükümdarların sık sık değişmesi Sasanilerin daha fazla zayıflamasına sebebiyet verdi. Bu faktörler Arap istilasını kolaylaştırdı.

II. Hüsrev'in kızı Kraliçe Purandokht, son kadın hükümdar ve Sasani hanedanının tahta çıkan son üyelerinden biri, 630.
II. Hüsrev'in kızı Kraliçe Purandokht, son kadın hükümdar ve Sasani hanedanının tahta çıkan son üyelerinden biri, 630.

Sasaniler ilk Arap ordularının tehditlerine karşı hiç bir zaman yeterli bir direniş oluşturamadılar. Sasaniler gibi, Bizans da yakın zamanlarda ortaya çıkan yayılmacı Araplar tarafından benzer bir tehditle burun burunaydı ve artık rahatsız edecek konumda değildi. Buna rağmen, Yezdigirt danışmanlarının kontrolü altında bulunuyor ve küçük feodal krallıklara bölünmeye başlayan çok büyük bir ülkeyi birleştirmekten acizdi. Sasanilerle Müslüman Araplar arasındaki ilk karşılaşma 634 yılında Sasanilerin zaferiyle sonuçlanacak olan Köprü Savaşı'nda cereyan etti. Fakat Arap tehditi bununla kalmadı. Bir müddet sonra Muhammed'in seçilmiş sahabelerinden biri olan Halid bin Velid komutasındaki disiplinli Arap ordularıyla birlikte bu tehdit yeniden ortaya çıkacaktı. Ömer bin Hattab'ın halifeliğine bağlı bir Müslüman ordusu 637 yılında Rüstem Farrokhzad komutasındaki kendinden daha büyük bir orduyu Kadisiye Savaşı'nda mağlup etti ve Ktesifon'u kuşattı. Uzun süren bir kuşatmanın ardından Ktesifon düştü. Yezdigirt ardından imparatorluğun devasa hazinesinin çok büyük bir kısmını bırakarak doğuya doğru kaçtı. Kısa bir süre sonra Ktesifon'u ele geçiren Araplar güçlü bir finansal kaynağın sahibi oldular. Sasaniler de kaynak sıkıntısına düştü. İmparatorluk yorgun, bölünmüş ve etkili bir hükümetten yoksun olmasa bir araya gelen ve tek bir ordu olarak hareket eden Sasani askeri kanadının özel atlı birlikleri olan Azadan (Asavaran/Asatan) kastı bir ihtimal Arapları yenebilirdi. Fakat olayların hızlı gelişmesi sonucu İmparatorlukta beliren güç boşluğunda hiçbir zaman bir araya gelemediler. Bunun sonucu İslam fethi oldu. Bir kısım Sasani valileri güçlerini birleştirerek istilacıları püskürtmek isteselerde merkezi otoritenin olmaması buna engel oldu ve Nihavend Savaşı'nı kaybettiler. Ordu komuta yapısı yok olan, soylular dışında kalan tımarlı birlikleri önemli ölçüde azalan, finansal kaynakları elinden giden ve Azadan şovalye kastı azar azar yok edilen Sasani İmparatorluğu artık tamamen çaresiz durumda istila altında kaldı.

Nihavend Yenilgisi'nin haberini alan Yezdigirt yanindaki Fars soyluları ile birlikte kuzeyde Horasan vilayetinin iç taraflarına kadar kaçtı. 651 yılının sonlarına doğru bir değirmenci tarafından Merv'de suikast sonucu öldürüldü. Diğer İran soyluları Orta Asya'ya yerleşerek bu bölgede İran kültürünü ve dilini yayacak olan ilk yerel Fars hanedanlığı Samanileri kurdular. Samaniler İslam'ın egemen olmasından sonra Sasani gelenek ve kültürünü yeniden diriltmeye çalıştılar.

Sasani İmparatorluğunun ani düşüşü beş senede gerçekleşti. Topraklarının çoğu Halifelik'e geçti. Fakat bir çok İran şehri işgale karşı değişik zamanlarda direniş gösterdi. Rayy, İsfahan ve Hamadan gibi şehirler, başkaldırıları kırmak ve İranlıları sindirmek isteyen Halifelik tarafından üçer kere yok edildi.[22] Yerel halk, gerek özel bir vergi olan cizye ödememek için isteyerek,[23] gerekse işgal ordularının zorlamasıyla İslam dinine girdi. İşgalciler Gundişapur Akademisi'ni ve kütüphanesini ortadan kaldırdırlar ve yığınlarca kitabı yaktılar. Çoğu Sasani kayıtları ve edebi eserleri yok edildi. Bu kaderden kurtulan az sayıda eser daha sonra Arapça'ya ve ilerde Modern Farsça'ya tercüme edildi.[14] Müslümanların fetihleri sırasında bir çok İran şehri yok edilip boşaltıldı. Saraylar ve köprüler harap edildi. Bir çok görkemli emperyal Fars bahçesi yakıldı. [24] İranlı şair Firdevsi Sasanilerin yıkılışlarıyla ilgili olarak şöyle der:

کجا آن بزرگان ساسانیان
زبهرامیان تا بسامانیان

kojā ān bozorgān-e Sāsānīyān
ze Bahrāmīyān tā be Sāmānīyān?

"Nereye gitti büyük Sasaniler?
"Ne oldu Behram'a ve Samanilere?"

 

Yönetimi [

Şehriyar, Bin Bir Gece Masalları kitabında, Şehrazad tarafından kendisine hikayeler anlatılan kurgusal bir Sasani "Krallar Kralı"'dır.
Şehriyar, Bin Bir Gece Masalları kitabında, Şehrazad tarafından kendisine hikayeler anlatılan kurgusal bir Sasani "Krallar Kralı"'dır.

Sasaniler Ahamenişlerin ulaştıkları sınırlara yakın bir imparatorluk kurdular. Başkentleri Khvarvaran vilayetinde bulunan Tizpon (Ktesifon)'du. Bu imparatorluğu idare eden Sasani hükümdarları Şehinşah(Kralların Kralı) ünvanını kullanırlardı. Merkezi idareye hükmeden bu krallar ulusal dinin simgesi olan kutsal ateşin de koruyuculuğunu üstlendiler. Bunun açık göstergesi, Sasani madeni paralarının yüz kısmında taçları ile birlikte resmedilen hükümdarların, diğer yüzlerinde net şekilde görülen kutsal ateşle adeta desteklenmeleridir. [25] Sasani kraliçeleri Kraliçeler Kraliçesi anlamına gelen Banebshenan banebshen ünvanını taşırlardı.

Daha küçük ölçekte, topraklar Sasani kraliyet ailesinden gelen, Şaşhrdar (شهردار) denilen küçük yöneticiler grubu tarafından da yönetilebilir. Bunlar Şehinşah tarafından denetlenir. Sasani idaresinin ayırt edici özellikleri, hatırı sayılır ölçekte merkezileştirme, hırslı bir şehir plancılığı, tarımda gelişme ve teknolojik iyileştirmelerdi. [21] Kralın altında bulunan güçlü bir bürokrasi hükümetin çoğu işini yerine getirirdi. Bürokrasinin başı ve yardımcı başbakan "Vuzorg (Bozorg) Farmadar" 'dı. (بزرگ فرمادار) Bürokrasi içinde Zerdüşt rahibleri son derece güçlüydü. Mecusi rahip sınıfının başı, Mobadan (موبدان), başkomutanla beraber, Iran (Eran) Spahbod (ايران سپهد), "Ho Tokhshan Bod" (هوتوخشان بد) sendikal birliğinin başkanı baştüccar ve çiftçilerin de başı olan tarım bakanı "Vastrioshansalar" (واستریوشانسالار), imparatorun altında Sasani Devleti'nin en güçlü insanlarıydı.[26]

Sasani kralı, bir devlet konseyinin de üyeleri olan bakanlarının tavsiyeleriyle hareket ederdi. Müslüman tarihçi Mesudi, Sasani krallarının mükemmel yönetimini, iyi düzenlenmiş siyasi politikalarını, tebaayı himaye edişlerini ve yönettikleri toprakların refahını övmüştür.

Normal zamanlarda kraliyet babadan oğula geçerdi. Fakat, kral tarafından daha küçük bir oğula da bırakılabilirdi. İki kere, hakimiyet kraliçelerin kontrolüne geçti. Direkt bir varis olmadığı zaman, asiller ve yüksek rütbeli rahibler bir hükümdar seçerdi. Ama bu seçim, kraliyet ailesinden birisi olmak zorundaydı.[27]

Sasani asilzadeleri, eski Part klanları, Fars aristokrasi aileleri ve hakimiyet altında bulunan toprakların asil ailelerinin bir karışımından oluşmuştu. Part hanedanının ortadan kalkmasıyla bir çok yeni asil ailesi meydana çıktı. Bir zamanlar egemen olan Yedi Part klanının bir kaçı önemini korumaya devam etti. I. Ardeşir'in maiyetinde, bir kaç Fars ailesiyle beraber eski Arsacid ailelerinden Suren-Pahlav ve Karen-Pahlav klanları, Varazeler ve Andiganlar büyük itibara sahiplerdi. Ardeşir'den sonra gelen I. Şapur, annesi tarafından Suren-Pahlav ailesine ilişkisini göstermiş olabileceği Gondophar'ın tacını (hilalle çevrelenmiş bir halka) sembol olarak benimsemişti. İranlı ve İranlı olmayan bu soylu ailelerin yanında, Merv, Abarşehr, Karmania, Sistan (Sekistan), İberya (Azerbaycan'daki Arran) ve Adiabene kralları da Şehinşah'ın sarayında itibar gören diğer asiller olarak bahsedilir. Gerçekten, Surenlerin, Karenlerin ve Varazelerin uzantılı toprakları yarı bağımsız devletler olarak orijinal Sasani ülkesinin parçası oldular. Suren-Pahlavler, Sistan (Sakistan)'daki hakimiyetlerini korudular ve bir dalları da Nişabur bölgesinin civarını kontrolleri altında tuttular. Böylece, Sasani İmparatorluğu'nun kraliyet maiyetine katılan asilzade aileleri, Şehinşah'a tabi olsalar bile kendi hakimiyet bölgelerinde egemenliklerini sürdürdüler.

Genel olarak, Fars aileleri arasında Bozorgan, imparatorluk yönetiminde, sınır eyaletleri Marzban'ın (مرزبان) valiliği dahil olmak üzere en önemli mevkilere sahipti. Bu pozisyonların çoğu babadan oğula geçerdi ve tek bir aile içinde nesiller boyunca intikal edilirdi. En kıdemli Marzbanlar'a gümüş taht izni verilirken, Kafkasya gibi en stratejik sınır vilayetlerinin Marzbanlarına altın taht hakkı tanınırdı.[28] Seferler esnasında, bölge Marzbanları mareşal olarak kabul görür, daha küçük spahbodlar sahra ordularını komuta edebilirlerdi. [29]

Kültürel olarak, Sasaniler bir sosyal katmanlaştırma sistemi uyguladılar. Bu sistem, devlet dini olarak kurulan Zerdüştçülük tarafından da desteklendi. Diğer dinlere büyük bir hoşgörü gösterildiği görülmektedir. (Bu iddia, aynı zamanda hararetli bir tartışmanın da kaynağıdır. Örnek olarak Wiesehöfer'in Ancient Persia' sına veya Cambridge History of Iran 'ın 3.cildine bakınız.) Sasani imparatorları bilinçli bir şekilde Pers İmparatorluğu'nun geleneklerini diriltmeye ve Yunan kültürel tesirini silmeye çalıştılar.[21]

Sasani ordusu

At üzerinde Fars şövalyesi, Tak-ı Bostan, İran
At üzerinde Fars şövalyesi, Tak-ı Bostan, İran

Sasaniler zamanında Fars ordusunun (Spah) omurgasını iki farklı ağır süvari birliği oluşturuyordu. Bunlar, Clibanarii ve Catafraktlardır. Bu süvari gücü çocukluktan itibaren eğitilen elit asillerden oluşturulurdu. Bunlar hafif süvariler, piyadeler ve okçularla desteklenirdi. Sasani taktiklerinin merkezinde, düşmanı okçular, savaş filleri ve diğer birliklerle bozup bölmek, böylece süvarilerilerin yararlanabileceği boşluklar açmak bulunurdu.

Kendilerinden önce gelen Partların tersine Sasaniler gelişmiş muhasara arabaları geliştirdiler. Bu özellikleri, imparatorluğun Roma'yla giriştiği, başarının şehirleri ele geçirme kabiliyetine bağlı olduğu mücadelelerde önemli derecede yardımcı oldu. Bunun aksine, Sasaniler kendi şehirlerini de saldırılara karşı korumak için bir kaç teknik geliştirdiler. Sasani ordusu, sadece bazısının mızrak taşımasına rağmen, kendilerinden önce gelen Part ordusu gibi ağır süvarileri ile meşhurdu. Yunan tarihçi Ammianus Marcellinus'un II. Şapur'un clibanarii süvarileri hakkındaki tarifi ne kadar ağır şekilde teçhizatlandırıldıklarını ve sadece bir kısmının mızrak taşıdığını göstermektedir.

Bütün birlikler demire bürünmüşlerdi. Vücutlarının bütün bölümleri kalın tabakalarla kaplıydı. Öyle teçhiz edilmişlerdi ki bükülmez eklem yerleri uzuvlarına denk geliyordu. İnsan yüzü formları öyle maharetle başlarına uydurulmuştu ki, bütün vücutları metalle kapanmış olduğu için üzerlerine gelen oklar sadece, dışarıyı azıcık görecek şekilde gözbebeklerinin tam karşısına denk gelen ya da burunlarının ucunda azıcık hava alabilecekleri kadar bırakılan küçücük bir açıklıktan girebilirlerdi. Bunlardan mızraklı olan bir kısmı öyle hareketsiz duruyorlardı ki, bronz mengene ve kelepçelerle tutturulmuş olduklarını zannederdiniz.

Bizans imparatoru Maurikios Strategikon 'unda Sasani ağır süvarilerinin mızrak taşımadıklarının ve birincil silahları olarak yaylarına güvendiklerinin altını da çizer.

Azadan (Asavaran ya da Azatan) asillerinden oluşan şövalye kastına bağlı bir askerin maliyeti küçük bir konak ya da malikaneydi. Bu meblayı kraldan alan asiller bunun karşılığında imparatorluğun savaş zamanı en dikkate değer savunucularıydı.

Anlaşmazlıklar [

256 yılında, Şapur'un kendi ifadesiyle göre "kendi ellerimizle" Roma İmparatoru'nun ele geçirildiği, I. Şapur ve Valerian arasındaki atlı çarpışmayı gösteren ince bir işlemeli akik.
256 yılında, Şapur'un kendi ifadesiyle göre "kendi ellerimizle" Roma İmparatoru'nun ele geçirildiği, I. Şapur ve Valerian arasındaki atlı çarpışmayı gösteren ince bir işlemeli akik.

Partlar gibi Sasaniler de Roma İmparatorluğu ile sürekli bir husumet içindeydi. 395 yılında Roma İmparatorluğu'nun bölünmesinin ardından başkenti Konstantinopolis olan Doğu Roma İmparatorluğu İran'ın birincil batılı düşmanı olma özelliğini Roma İmparatorluğu'nun elinden aldı. İki devlet arasındaki çekişmeler daha da sıklaştı. [21] Roma İmparatorluğu'na benzer şekilde Sasaniler de komşu krallıklar ve göçebe kavimler ile sürekli bir mücadele içindeydi. Bu kavimlerin saldırıları hiç bir zaman tamamen bitirilemediyse de, tehdit eden göçebelere karşı koordineli girişilen seferler sayesinde, Sasaniler bu meselelerle Romalılardan daha başarılı şekilde başa çıkabildiler.[30]

Batıda, Sasani sınırı büyük ve istikrarlı Roma devletiyle bitişikti. Fakat doğuya doğru en yakın komşuları Kuşan İmparatorluğu ve Akhunlar gibi göçebe kavimlerdi. Tus Hisarı gibi istihkamların ya da daha sonra bir eğitim ve ticaret merkezi olacak olan Nişabur şehrinin inşa edilmesi de doğu eyaletlerinin saldırıdan korunmasında yardımcı oldu.

Güneyde, Arabistan'ın ortasında Bedayin Arap kabileleri, Sasani İmparatorluğu'na ara ara akın ettiler. El-Hiran Krallığı (Lakhmidler) imparatorluğun merkez toprakları ile Bedayin kabilelerinin arasında bir tampon ve Sasaniler'e bağlı bir devlet olarak kuruldu. El-Hirah Krallığı'nın II. Hüsrev tarafından 602'de sona erdirilmesi, daha sonra aynı yüzyılda Bedayin Araplarına karşı nihai Sasani yenilgilerine büyük ölçüde katkıda bulundu. Bu yenilgiler, Sasani İmparatorluğu'nun, İslam bayrağı altındaki Bedayin kabileleri tarafından ani şekilde ele geçirilmesiyle sonuçlandı.

Kuzeyde Hazarlar ve diğer Türk göçebe kabileleri imparatorluğun kuzey vilayetlerine sık sık saldırdılar. Medlerin topraklarını 634 yılında talan ettiler. Kısa bir süre sonra, İran ordusu bunları yenilgiye uğrattı ve geri püskürttü. Sasaniler bu saldırıları sona erdirmek için Kafkasya bölgesinde pek çok istihkam kurdular.

Doğulu Devletlerle ilişkiler [

Çin'le ilişkiler [

Sasani etkisi sadece sınırlarının içinde kalmadı. Çin'de Tarim Basin bölgesindeki Kızıl'daki bu tasvirde, "Tokarian vericileri"'nin üzerlerinde Sasani stilinde kıyafetler var.
Sasani etkisi sadece sınırlarının içinde kalmadı. Çin'de Tarim Basin bölgesindeki Kızıl'daki bu tasvirde, "Tokarian vericileri"'nin üzerlerinde Sasani stilinde kıyafetler var.

Kendilerinden önce gelen Parthianlar gibi, Sasani İmparatorluğu da Çin'le aktif dış ilişki yürüttüler. İran elçileri sık sık Çin'e seyahat etti. Çin belgeleri, Çin'e giden on üç adet Sasani sefareti olduğunu naklederler. Ekonomik olarak, Çin'le yapılan kara ve deniz ticareti hem Sasaniler hem de Çinliler açısından önemliydi. Güney Çin'de bulunan çok sayıda Sasani madeni parası denizden yapılan ticareti doğrular.

Sasani kralları, İran'ın en yetenekli müzisyenlerini ve dansçılarını farklı zamanlarda Çin kraliyetine gönderdi. İpek Yolu üzerinden yapılan ticaretten iki imparatorluk da faydalandı ve bunu koruyup devam ettirme noktasında benzer bir çaba içerisinde oldular. Orta Asya'dan geçen ticaret yollarının korunması için ortak hareket edip, sınır bölgelerinde karavanların göçebe kabilelerinden ve eşkiyalardan korunması için karakol mevkileri oluşturdular.

Politik olarak, ortak düşman olan Akhunlar'a karşı, Sasani ve Çinlilerin bir kaç defa ittifak kurma teşebbüsünü görürüz. Orta Asya'da göçebe Türk devletlerinin verdikleri zarar üzerine, Türklerin ilerlemelerini durdurabilmek için Çin ve Sasaniler arasında işbirliği olarak adlandırılabilecek girişimleri de görürüz. Mogh dağından edinilen belgeler bir Çin generalinin Arap saldırıları esnasında Sogdiana kralının emrinde olduğunu da naklederler.

İran'ın Müslüman Araplar tarafından ele geçirilmesinin ardından, III. Yezdigirt'in oğlu Firuz bir kaç Fars asilzadesiyle beraber kaçtı ve Çin kraliyeti maiyetine sığındı. Hem Firuz'a hem de oğlu Nerseh'e (Çince nen-şie) Çin maiyetinde yüksek derecede ünvanlar verildi. En azından iki defasında, sonuncusu muhtemelen 670 yılında, yanında giden Çin birlikleri Firuz'un Sasani tahtına yeniden yerleşebilmesi için yardımda bulundu. Çeşitli sonuçları olan bu olaya ait elimizde kalan bir kaç nümizmatik kanıta göre bu girişimlerin bir tanesinin neticesinde Firuz kısa süreliğine de olsa Sistan (Sakestan)'ın hükümdarı oldu. Daha sonraları Nerseh, Çin kraliyet muhafız alayının komutanlığına getirildi ve soyundan gelenler Çin'de saygı gören prensler olarak yaşamaya devam ettiler.

Hindistan'a yayılması [

I. Ardeşir tarafından Sasanilerin İran'ı ve komşu bölgeleri güvence altına almalarının ardından, ikinci imparator I. Şapur (240-270) egemenliğini bugünkü Pakistan tarafında doğuya doğru ve kuzeybatı Hindistan'a genişletti. Önceden otonom olan Kuşanlar, I. Şapur'un hükümdarlığını kabul etmek zorunda kaldılar. Kuşanlar'ın 3. yüzyılın sonunda gerileyip 4. yüzyılda kuzey Hindistan'daki Gupta İmparatorluğu'na yerini bırakmasına rağmen, Sasani nüfuzunun Hindistan'ın kuzeybatısında bu süreç zarfında etkin olduğu açıktır.

Bu zaman periyodunda, İran ve kuzeybatı Hindistan politik olduğu kadar kültürel de olan bir etkileşim yaşadılar. Sasani uygulamaları Kuşan sınırları içinde yayıldı. Kuşanlar, özellikle Sasani gümüş eşyaları ve tekstil ürünlerinin üzerinde gördükleri av esnasında ya da adalet dağıtırken resmedilen Sasani kraliyetinden etkilendiler.

Fakat, bu kültürel etkileşim Sasani dini uygulamalarını ve tutumlarını Kuşanlar'a yaymadı. Sasaniler resmi bir dini preselizitasyon siyasetine bağlı kalıp zaman zaman azınlık dinlerine zorla din değiştirme zulmünü uygularkan, Kuşanlar dini hoşgörü siyasetini benimsediler.

Bu zaman zarfında Hindistan ve İran arasında düşük seviyede kültürel alışverişler de yaşandı. Örnek olarak, İranlılar Hindistan'dan satranç oyununu aldılar ve oyunun ismini çaturanga 'dan çatrang 'a değiştirdiler. Buna karşılık olarak, İranlılar Hindlilere tavla oyununu tanıttı.

I. Hüsrev'in hükümdarlığı esnasında, Hindistan'dan getirtilen çok sayıda kitap Sasani İmparatorluğu'nun dili olan Pehlevi'ye çevrildi. Bunların bir kısmı daha sonraları İslam dünyasının edebiyatına karıştı. Bunun belirgin örneklerinden biri, Hüsrev'in bakanlarından biri olan Burzoe tarafından çevrilen Pançatantra 'dır. Kelile ve Dimne olarak bilinen bu çeviri daha sonra Arabistan'a ve Avrupa'ya kadar ulaştı.[31] Burzoe'in Hindistan'a yaptığı efsanevi seyahatini ve Pançatantra'yı cesaret gerektiren bir şekilde kazanmasını Firdevsi, Şehnamesi'nde ayrıntılarıyla anlatır.

Sasaniler zamanında İran toplumu

Kadim İranlılar günümüzde olduğu gibi müzik ve şiire büyük önem atfettiler. 7. yüzyıldan kalan bu tabak Sasani dönemi müzisyenlerini tasvir ediyor.
Kadim İranlılar günümüzde olduğu gibi müzik ve şiire büyük önem atfettiler. 7. yüzyıldan kalan bu tabak Sasani dönemi müzisyenlerini tasvir ediyor.

Sasani toplumu ve medeniyetini zamanının en gelişmişlerinden biri olarak bu bölgede sadece Bizans medeniyetiyle rekabet içindeydi. İki imparatorluk arasında yaşanan bilimsel ve entellektüel etkileşimin seviyesi bu medeniyet beşiklerinin rekabetinin ve işbirliğinin tanığıdır. [14]

Parthian ve Sasani toplumlarının en dikkat çekici farkı şöhretli ve etkileyici merkezileştirilmiş hükümetti. Sasani teorisine göre, ideal bir toplum, kararlılığı ve adaleti sağlayandır. Bunun için gerekli enstrüman da güçlü bir kraliyetti.[32] İmparatorluk içinde çok sayıda farklı grubu yöneten birbirinden ayrı sosyal organizasyon sisteminden oluşan Sasani toplumu son derece kompleksti.[33] Tarihçiler toplumun dört sınıfa ayrıldığına inanır. Bunlar, Rahipler (Atorbanan, Farsça'da آتروبانان), Savaşçılar (Arteştaran, Farsça'da ارتشتاران), Sekreterler (Dabiran, Farsça'da دبيران), ve Halk tabakası (Vasteryoşan-Hootkheşan, Farsça'da: هوتخشان-واستريوشان). Sasani kast sisteminin merkezinde, bütün asilleri yöneten Şehinşah vardır.[34] Soylu prensler, küçük hükümdarlar, büyük mal sahipleri, ve rahipler birlikte ayrıcalıklı bir sınıf oluşturdular. Bunlara Bozorgan (بزرگان,) ya da asiller denirdi. Sosyal sistemin oldukça katı olduğu gözükmektedir.[21]

İstisnai durumlarda meziyet temelinde başka bir sınıfa geçmek mümkün olsa da, bir sınıfa üye olma doğumla gelirdi. Kralın işlevi, bütün sınıfların kendi sınırları içinde kalmalarını gözetmekti. Böylece ne kuvvetli olan zayıfı ne de zayıf olan kuvvetliyi ezemeyecekti. Bu sosyal dengeyi korumak ve sürdürmek kraliyet adaletinin özüydü. Bunun da etkili bir şekilde yürütülmesi ancak kralın bütün sınıfların üstünde yüceltilmesine bağlıydı.[35]

Daha düşük bir seviyede, Sasani toplumu ikiye bölünmüştü. Aryan fatihlerinin soyundan gelmelerinin vermiş olduğu konumu kıskançlıkla koruyan Azatan (Azadan) asilleri (آزادان) yani hürler, ve orijin olarak Aryan olmayan köylü sınıfı. Azatan, küçük konaklarda yaşayan düşük seviyeli yöneticilerden oluşan geniş bir aristokrasi kurdular. Azatan, Sasani ordusunun süvari omurgasını oluştururdu.[36]

Sanat, bilim ve edebiyat [

Ortasında I. Hüsrev'in tasviri olan bir kase.
Ortasında I. Hüsrev'in tasviri olan bir kase.

Sasani kralları edebiyatçıları ve filozofları himaye eden aydınlanmış insanlardı. I. Hüsrev Plato'nun ve Aristo'nun eserlerini Pehlevi diline çevirttip Gundişapur'da öğretilmesini sağladı. Kendisi de bu kitapları okurdu. Hükümdarlığı esnasında bir çok tarih yıllıkları oluşturuldu. Bunlardan elimize kalan yeganesi Karnamak-ı Artaksşir-i Papakan'dır (Ardeşir'in faaliyetleri). Efsane ve tarih karışımı bu eser daha sonra İran'ın ulusan destanı olacak Şehname'nin temelini oluşturdu. I. Justinyan Atina okullarını kapattığı zaman, yedi öğretmen İran'a kaçtı ve I. Hüsrev'in sarayında himaye buldular. Vatan hasreti çekince ve Justinyan'la 533 yılında yapılan anlaşmayla, Sasani kralı Yunan bilgelerin serbestçe memleketlerine dönebilmelerini ve her türlü eziyetten uzak tutulmalarını şart koştu.[37]

4. yüzyılda kurulan Gundişapur Üniversitesi, I. Hüsrev zamanında dünyanın her tarafından öğrencileri ve öğretmenleri kendine çekerek zamanının en büyük entelektüel merkezi haline geldi. Buraya gelen Nestoryan Hıristiyanları, tıp ve felsefe alanlarında Yunanca'dan Syriac diline çevrilmiş çalışmaları da yanlarında getirdiler. Daha sonraları gelen Sufizmin tohumlarını ekecek olan Neoplatonistler de Gundişapur'a geldiler. Hindistan'ın, İran'ın, Suriye'nin ve Yunanistan'ın bilgi, kültür ve inançları birbirine karışarak gelişen bir terapi okulunu ürettiler.[37]

Sanatsal açıdan Sasani dönemi İran kültürünün ve medeniyetinin en önemli başarılarına tanıklık etti. Daha sonraları Müslüman kültürü olarak adlandırılacak olan bir çok şey, mimari ve yazı dahil olmak üzere, orijinal olarak Fars kültüründen alındı. Zirve noktasında Sasani İmparatorluğu Suriye'den kuzeybatı Hindistan'a kadar yayılmıştı. Ama etkisi bu politik sınırların çok ötesinde de hissedildi. Sasani motifleri Orta Asya, Çin, Bizans İmparatorluğu ve hatta Merovingiyan Fransası sanatına kadar ulaştı. Fakat, Sasani sanatının konseptlerini asimile edecek ve taze bir hayat aşılayıp, onu yeni bir dinçlikle yenileyecek olan İslam sanatı Sasani sanatının birincil varisiydi.[38] Will Durant'a göre:

"Sasani sanatı, formlarını ve motiflerini doğuda Hindistan, Türkistan ve Çin'e, batıda Suriye, Küçük Asya, Konstantinopolis, Balkanlar, Mısır ve İspanya'ya ihraç etti. Belki de, bu etki, Yunan sanatında vurgulamanın klasik representasyondan Bizans tarzı süslemeye, ve Latin Hıristiyanlık sanatında ahşap tavanlardan tuğla ve taş kemerlere, kubbelere ve desteklemeli duvarlara kaymasına yardımcı oldu.[37]"
 

Tak-ı Bostan'daki ve Nakş-ı Rüstem'deki Sasani oymaları renklidir. Saray yüzleri de böyledir. Fakat bu boyamaların sadece izleri günümüze kalmıştır. Yine de yazılı kaynaklar, Sasani zamanında boyama sanatının geliştiğini açıkça göstermektedir. Peygamber Mani'nin bir ressamlık okulu kurduğu nakledilir. Firdevsi, Sasani zenginlerinin ve nüfuzlularının konaklarını ve malikanelerini İran kahramanlarının resimleriyle donattıklarını anlatır. Şair El-Buhturi Ktesifon'daki sarayın duvar resimlerini tasvir eder. Bir Sasani kralı öldüğünde, kraliyet hazinesinde tutulmak üzere, zamanın en iyi ressamına ölen kralın bir portresi yaptırılırdı.

Part Atışı taktiğiyle aslan avlayan II. Şapur'u gösteren tabak, 4. yüzyıl.
Part Atışı taktiğiyle aslan avlayan II. Şapur'u gösteren tabak, 4. yüzyıl.

Ressamlık, heykeltraşlık, çömlekçilik ve dekorasyon sanatının diğer formları, dizaynlarını Sasani tekstil sanatıyla paylaştılar. İpekler, nakışlar, simli kumaşlar, şam kumaşları, duvar kilimleri, koltuk örtüleri, tenteler, çadırlar ve halılar, kölelere özgü bir sabırla dokunur ve açık sarı, mavi ve yeşil renkte ılık boyalarla kurutulurdu. Köylüler ve rahipler dışındaki bütün İranlılar kendilerinden üst sınıftakiler gibi giyinmeye heves ederlerdi. Hediyeler çoğunlukla görkemli elbiselerden seçilirdi. Asurlular zamanından beri doğuda, büyük renkli halılar zenginliğin ve servetin doğal bir parçasıydı. Tarihin dişlerinden kurtulabilen iki düzine kadar Sasani tekstil ürünü, var olan en değerli dokumalar olarak kabul görür. Kendi zamanlarında bile Sasani tekstil ürünleri hayranlık uyandırır ve Mısır'dan Uzak Doğu'ya kadar taklit edilirdi. Haçlı Seferleri zamanında Hıristiyan azizlerinin kalıntılarını giydirmek ve örtmek için bu pagan ürünleri seçilmişti. Heraklius II. Hüsrev'in (Hüsrev Pervez) Dastagirt'teki sarayını ele geçirdiğinde, zarif nakışlar ve devasa bir kilim en değerli ganimetleri arasındaydı. Hüsrev'in Baharı diye de bilinen I. Hüsrev'in (Hüsrev Anuşirvan) Kış Halısı (Bahar Mevsimi Halısı قالى بهارستان) meşhurdu. Bu halı, üzerindeki bahar ve yaz sahneleriyle kendisine kışı unutturması için dizayn edilmişti. Yakutlar ve elmaslardan dokunmuş çiçekler ve meyveler, ayrıca gümüşten yapılmış yürüme yolları, inciden yapılmış dereler altın zemin üzerine bu halıya nakşedilmişti. Harun El-Reşid, mücevheratla sık bir şekilde süslenmiş büyük bir Sasani halısıyla övünürdü. İranlılar halıları ve kilimleri hakkında aşk şiir


Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol