Erdal Eren, 12 Eylül Darbesi öncesinde bir askeri inzibat erini öldürdüğü iddiasıyla tutuklanmış ve 13 Aralık 1980 tarihinde asılarak idam edilmiş olan TDKP üyesidir.
ODTÜ'lü Sinan Suner’in 1980’de öldürülmesini protesto etmek için düzenlenen gösteride Erdal Eren de göstericiler arasındaydı. Göstericiler ve kolluk güçleri arasında çıkan arbedede er Zekeriya Önge yaşamını yitirdi; Erdal Eren’le birlikte 24 kişi gözaltına alındı. Eren, Zekeriya Önge’yi öldürmek suçundan tutuklandı. 2 Şubat’ta gözaltına alınan Erdal Eren, hızlı bir yargılama sürecinin ardından, 19 Mart 1980’de (gözaltına alındıktan 46 gün sonra) idama mahkum edildi. Erdal Eren'in henüz 16 yaşında olması, avukatlarının sundukları deliller ve tanıkların ifadeleri kararın uygulanmasını engelleyemedi.
Avukat Nihat Toktay'ın adli sürece dair iddiaları
Dava sürecinde olay yerinde keşif yapılmadığını, Erdal’ın yaşının belirlenmesi için kemik incelemesi istediklerini ancak yerine getirilmediğini belirten Nihat Toktay; ayrıca Erdal Eren’le birlikte olay yerinde tutuklanan 24 sanığın da tanık olarak dinlenmediğini, ölen askerin üzerinden çıkan elbiselerin Adli Tıp’a gönderilmediğini de söyledi.
Toktay, 'Kurşunun mesafesine ilişkin bir inceleme yapılmadı ve yakın mesafe atışlarında meydana gelen etteki yanığa açıklama getirilmedi, olay yerinde kullanıldığı iddia edilen silahlar ile askerlerin silahlarının balistik incelemesi yapılmadı, tanık olarak dinlenen askerlerin ifadeleri arasındaki çelişkiler giderilmedi.' dedi. Toktay, Erdal’ın üzerinde bulunduğu 3,5 metrelik yükseklik ile Önge’yi öldüren kurşunun giriş açısı ve yönünün çeliştiğini belirterek, otopsinin Oktay Çetinsoy isimli bir stajyere yaptırıldığını ancak bu isimde birinin varlığını tespit edemediklerini söyledi.
17 yaşındaydı adı Erdal
Ankara'da infaz edilmişti bir kış günü
Her devrimci gibi o da yiğitti
Her devrimci gibi onun da isteği aynıydı
Ve her devrimci gibi onun da sonu aynı oldu
Tek isteğiydi bu ülkede özgürlük
Tek isteğiydi bu ülkede sosyalizm
Ve tek isteğiydi gerçekten ve tam bağımsız Türkiye
Eri vurdu diye yargılandı
Daha kesin bir sonuç bile alınamamışken
Kesin yargıya varmışlardı faşistler kendi kendilerine
Beslemeyecekti Evren delikanlıyı
İdam edecekti o fidan gibi delikanlıyı
Henüz yaşayamamıştı çocukluğunu
Tam olarak genç olamamıştı daha
Ne sevgilisiyle gezebilmişti kırları bayırları
Ne de bitirebilmişti başladığı mücadeleyi
Ama o genç delikanlının
O yiğit,o güçlü delikanlının sonunu hazırlamak için
Çok çalıştı faşistler,çok
Anayasa el vermiyor idam edilmesine dediler
Faşistliklerini gösterdiler
O kavgasından kaçmayan yiğit delikanlının yaşını büyüttüler
İlk önce özgürlüğünü aldılar elinden
Daha sonra ruhunu aldılar o delikanlının elinden
Ama bir nesile sembol oldu o yiğit
Bir nesilin devrimci lideriydi o
Bugün hala ne o unutuldu
Ne de onun devrimci mücadelesi
Her zaman ki gibi unutulmuş olanlar gene katiller oldu
Ve her yiğidin ölümünden sonra olduğu gibi
Erdal'ın ölümünden sonra da
Hayata küsmedik
Ve devam ediyoruz devrim mücadelemize
Metris
Ben hep 17 yaşındayım
Demir kapının her açılışında
Her ayak sesinde içime sığmaz yüreğim
Her türlüsünü tattım acının ve ızdırabın
Yalnız seni özlerken kendimi yenemedim
Çünkü; senden gayrısı haram
Şu Metris'in önü bir uzun alan
Bir tek seni sevdim gerisi yalan
Cigara çekmedi canım hiç
Çıkarken havalandırmaya
Olmadı avluda atılmış voltam hiç
Hele masmavi bir denize atılmış oltam
Hiç mi hiç...
İçerde bıraktım dünyayı
Parmaklıklarla bölünmüş olarak
Görmeye alışık gözleri
Ve senin için yazdığım şiirleri, sözleri.
Sana olan aşkımı
Defterlere değil
Metris'in duvarlarına yazdım
Uykusuz geçen geceler akıllara zarar
Kıramazdı beni duruşmada kırılan kalem
Senin görüşlere gelmediğin kadar
Şu Metris'in önü bir uzun alan
Bir tek seni sevdim gerisi yalan
Senin hasretindi hücreme dolan
Yalnız seni sevdim gerisi yalan.
Parmaklıkların elime bulaşan pası
Havalandırmadan gelen hela ko0kusu
Işık ve ufuksuz hücremde
Gözlerim kuvvet kaybındaydı.
Bir şişin ucundaydı ölüm korkusu
Ve özgürlük kravatlıların avucundaydı
Bir kazaydı gelişin
Ya seni sevişim?
Bir masaldı.
17 yıl 15 gece
Bir ranzaydı yattığım
Bir de oturduğum masaydı
Ben gençliğimin en tutkulu aşkını
Kağıtlara değil
Gönlümün en derin nağralarını
Kalemle değil
Tırnaklarımla
Metris'in duvarlarına yazdım
Ve kanayan ellerime tuz bastım
Çok mektup yazdım sana
Ama hiç yollamadım
Ben sana olan mektuplarımı
Metris'in duvarlarına yazdım
Ve üzerine zarf değil
Mapushane kapılarını kapattım
Şimdi bir şey yok yanımda senden kalan
Şu Metris'in önü bir uzun alan
Benim sevdam gerçek
Senin aşkın yalan
Hücrem değil hasretinle yanarım
Senin için hergün hergün ağlarım
Kanım hep içime akar kanarım |