1995’in 12 Mart’ında Alevi emekçilerin yoğun olarak yaşadığı Gazi Mahallesi’ndeki bir kahveye açılan ateş sonucu, bir Alevi dedesi katledildi. Devletin faşist katliam geleneğinin bir uzantısı olan Gazi katliamı ile buna karşı gelişen devrimci halk direnişi, işte bu provokasyonla başladı. Çorum, Maraş, Sivas ve daha nice katliamların sorumlusu olan sermaye devleti, kendi varlığını ve hükümranlığını daha kolay sürdürebilmek için her zaman emekçileri bölüp parçalamak, biribirine düşürüp düşman etmek istemiştir. Gazi katliamı da bu aynı lanetli hesabın ve hedefin bir ürünüydü.
Ancak hesap bu kez tutmadı. Gazi’nin emekçi halkı provokasyona gelmedi ve tepkisini dosdoğru devlete yönelterek, saldırıya öfkeli ve kararlı bir kitle direnişiyle karşılık verdi. 1995 yılının 12 Mart günü, faşist kolluk güçleri ile Gazi halkı arasında tam bir sokak savaşı yaşandı. Yaklaşık 10 bin kişi katliamın faillerinin bulunduğu karakola doğru yürüdü. Yürüyüş polis barikatları ve daha sonra sıkılan kurşunlarla engellenmeye çalışıldı. Ama bu hesap da tutmadı. Geri çekilen kitleler barikatlar kurarak direnişi mahalle çapında genelleştirdiler. Barikatların arkasında saf tutan Gazi halkı, katliamın hesabını sormakta kararlıydı. Tüm gün ve gece süren çatışmalarda 17 kişi öldürüldü. Devlet direnişi bir kez daha namlularla bastırmaya girişti, emekçi halk yine ağır bedeller ödemek zorunda kaldı. Ancak sonuçta kazanan katliamcı devle değil, Gazi halkı oldu.
Gazi’de yaşananların haberinin yayılması ile birlikte İstanbul’un değişik semtlerinde kitlesel eylemler gerçekleştirildi. Bu semtlerden birisi de Ümraniye 1 Mayıs Mahallesi idi. 1 Mayıs Mahallesi’nde gerçekleşen eylemler esnasında devletin kolluk güçleri 5 emekçiyi daha katlettiler. Böylelikle Gazi katliamının bilançosu 22 ölü ve yüzlerce yaralı ile belirlendi.
Gazi katliamı ile ilgili olarak açılan dava ise devletin katliamcı yüzünü teşhir etmekten başka bir işe yaramadı. Her duruşmada komik gerekçelerle katliamcıları saklamaya çalışan mahkeme, sonunda çareyi duruşma yerini Trabzon’a taşımakta buldu. Aradan yıllar geçti, ancak katliamın sorumlularını cezalandırmak bir kenara, kimliklerinin tespit edilmesi bile mümkün olmadı ve iş böylece kapatıldı. Elbette bunda şaşılacak bir yan yok. Katleden de, sözde yargılayan da devletin kendisidir.
Katliamların hesabı sermayenin kanlı iktidarının yerle bir etmekten geçmektedir. Bu doğrultudaki mücadele, Gazi’nin devrimci direniş ruhundan da beslenerek, gün gelecek zafere ulaşacaktır.